ANNELER GÜNÜ
Dün Anneler Günüydü.
Aslında bu yazıyı dün yazdım, paylaşmak için özellikle bu güne bıraktım; çünkü pişmiş aşa su katıp da kimsenin canını sıkmak istemedim.
BATI orijinli her şeyi sahiplenmek meselesinde üzerimize yok,sorgusuz sualsiz benimseyiveriyoruz.Bazen de "mahalle baskısına" yeniliyoruz.
BATI menşeili Anneler Günü de bu minvalde.
"Herkes annesine bir şeyler hediye ediyor, en azından arayıp gününü kutluyor. Annemin kulağına giderse üzülür, TV'den duyarsa beklentiye girer, hayal kırıklığına uğratmak olmaz." gibi düşüncelerle içimize sinmese de kervana katılıveriyoruz ister istemez.
Eyvallah keskin bir itirazımız yok, amma velâkin illâ kutlayacaksak günün anlam ve önemine uygun çok daha faydalı yollar bulunabilirdi. Mesela Hollandalı eylemciler gibi ellerimizde Filistin bayrakları, boynumuzda Filistin puşisi ile Gazze'deki annelere destek amacıyla yürüyüş düzenlenebilir ya da evlatlarını dağa kaçıran PKK'yı, siyasi temsilcisi DEM'in önüne kurdukları çadırlarda sıcak-soğuk demeden yıllardır protesto eden Diyarbakır annelerine destek çıkılabilirdi.
Neyse, %70 gibi büyük bir oranda Filistin davasına duyarsız, bir bölümüyle de Filistinlilere (Araplara) düşman olan bir milletten çok şey bekliyorum sanırım.
Anneler Gününde sosyal medyaya girmek istemiyorum; çünkü neyle karşılaşacağımı biliyorum.
Ortalık "Anne sevgisi" nden ayılıp bayılanlardan geçilmeyecek. "Vıcık vıcık " samimiyetsizlik kol gezecek. (Samimi olanları tenzih ederim)
Kaçımızın annesinin Face'si, Twitter'i, Instagram'ı var, yazsak ne yazmasak ne..
Öyleyse ortalığı ayağa kaldırmanın anlamı ne!
Sair zamanlarda annelerinin yanında yarım saat durup da iki kelam edemeyenler, bir öğün de olsa onunla baş başa yemek yiyemeyenler, dünya telaşından (her günü geçtik) haftada bir defacık olsun "alo" demeye vakit bulamayanlar, sadece bayramdan bayrama hatırlayıp da mezarlığına gidenler "anne güzellemeleri" nde en önde koşuyorlar.
Madem kafaya koyduk, kimselerden geri kalmayacağız ne yapacaksak annelerimiz için, ya da neler söyleyeceksek ona, uluorta değil de ortalığı velveleye vermeden usulca, ayak uçlarımıza basarak yapmak lazım gelmez mi? Öyle ya hiç anne olamayanlar var,annesini hiç tanımayanlar,annesini kaybedenler var bir de evladını kaybeden anneler ...
"Bütün duyguları anlatmaya yetecek kadar kelime yoktur. Gerek de yoktur" der Cengiz Aytmatov.
Belki de bu söz en çok da annelerimiz için geçerli; çünkü onları kelimelerle anlatmak mümkün değil.
En güzeli, hâlâ hayattaysa ve yakınızdaysa gidip sarılın doyasıya. Onu sevdiğinizi söylemeye bile gerek yok,
O, ne demek istediğinizi anlar nasılsa...
Uzaktaysa telefonla halini hatrını soruverin, hayır duasını alın.
Hayatta değilse mezarına gidip bir Fatih'a okuyun, hediye edin ruhuna..
Ve onun sevgisini de sadece bir güne sığdırmayın; çünkü o sizi hayatının herhangi bir anına sıkıştırmadı ki siz onu bir güne hapsedivereceksiniz.
Ha bu arada unutmadan, yanlış anlamaya kurban gitmeden söyleyivereyim:
" Türkiye'de bunca şehit annesi varken, Gazze'de binlerce çocuk annesiz; binlerce anne de çocuksuz kalmışken, gözlerimizde mutluluk kıvılcımları, gülücükler saçarak, üstelik videosunu da sosyal medya sayfalarımızda insanların gözlerine gözlerine sokarak bir "Anneler Günü" kutlamayı kendime yakıştıramadım.
Bu yüzden kimsenin de ''Anneler Günü"nü kutlamadım.
Kalın sağlıcakla!!!
Üstadım, kaleminize, yüreğinize sağlık. Toplumun, şekilciliğe takılmış, yapmacık olmayı kendine yakıştırmış büyük bir kesimine çok ince üslubunla güzel uyarılarda bulunmuşsun.