KATİL SİSİ'DEN DOSTUM SİSİ'YE (Mİ?)
Halkın yarısından fazlasının desteğini alarak iktidara gelen Mısır'ın devlet başkanı rahmetli Mursi, elleriyle göreve getirdiği Genelkurmay başkanı Sisi tarafından 11yıl kadar önce darbe ile iktidardan uzaklaştırılmıştı.
Darbe sırasında binlerce Mısırlı, darbeci askerlerin kurşunları ile hayatını kaybetmiş, binlercesi, "sahibinin sesi"olan hukukçu(!)lar tarafından uydurma yargılamalar ile hapse atılmış, binlercesine de idam cezası verilmişti.
Kendilerini tüm Dünya'ya Demokrasinin temsilcisi (!) olarak pazarlayan BATI'lıların bazıları menfaatleri gereği darbeye sessiz kalmış, bazıları da diplomatik ve maddi yollarla darbeyi açıkça desteklemişti.
Bu kanlı darbeye bölgemizde tek ve en büyük tepkiyi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vermişti. SİSİ'ye doğrudan "katil!" diyebilen tek liderdi hem de defalarca...
Günümüzde ise "Gazze, Mavi Vatan" gibi ümmetin ve devletimizin bekasını ilgilendiren meseleler sebebiyle, bir süredir perde gerisinde yürütülen çalışmalar Sisi'nin ülkemizi ziyareti ile görünür hale geldi.
Seçim vaadi "Esad ile Mısır ile barışmak" olan muhalefet koro halinde, şimdilerde "Vay sen Sisi ile nasıl görüşürsün?" modunda yaylım ateşine başladı:
"Asla barışmam, katil, diktatör dediği kişiyle nasıl görüşür?
Katil Sisi’den dostum Sisi’ye.."
Başka bir yazımda yazmıştım; ama tekrar hatırlatalım :
Devlet arası ilişkiler, insanlar arasındaki ilişkilere benzemez. Birine küsersiniz
"Ne cenazeme ne cenazene" diye rest çekersiniz, bu tavır ikinizi etkiler, en fazla aileleri. Ama devletler arasındaki restleşmeler her iki ülkeyi etkilediği gibi başka ülkeleri de etkiler. Haliyle o ülkelerde yaşayan milyonlarca insanı...
Devletlerarası ilişkilerin temeli karşılıklı menfaate dayanır. Bir ülkeyle bugün menfaatleriniz kesişir "dost" olursunuz; ertesi gün menfaatler çatışır "düşman "olursunuz.
Tarih bunun örnekleri ile doludur, özellikle de yakın tarihimiz.
Mesela;
Genelkurmay arşivine göre Venizelos, 137 bin Türk'ün katliam emrini veren kişidir;ama Atatürk ve İnönü çok değil Kurtuluş Savaşı'ndan 10 yıl kadar sonra törenle ve büyük bir coşkuyla karşılamış Yunan Başbakanını. Hatta samimiyeti o kadar ilerletmişler ki İnönünün hanımı Venizolos'un; Venizolos'un hanımı da İnönü'nün kolunda gülümseyerek yürümüşlerdir.
Kemalistler, ne zaman Araplarla bir meselemiz olsa Şerif Hüseyin’in Osmanlıya ihanetini tüm Araplara mâl edip "Araplar bizi arkadan vurdu" klişesini dinlendirirler hararetle.Oysa bizi arkadan vuranın oğulları Faysal ve Abdullah, M.Kemal tarafından Türkiye'ye davet edilir, tren garında devlet töreni ile karşılanır ve tam iki hafta krallar gibi ağırlanır.
Tarihte İngilizler kadar bize kötülük etmiş bir millet yoktur, Kurtuluş mücadelesi verdiğimiz zamanlar dahil;ama şimdilerde aramızdan su sızmıyor.İnsanlarımızın yaşamak istediği en gözde ülkelerinden biri İngiltere değil mi?
Yani demem o ki devletler arasında ilelebet "dostluk" ya da "düşmanlık" yoktur.
Devlet yönetmek, çocuk oyuncağı değildir. Bazen kan kusarsınız; ama milletinizin menfaati için "kızılcık şerbeti içtim" dersiniz.
"Katil"dediğiniz, elinize geçse bir kaşık suda boğmak istediğiniz biriyle aynı masaya oturmak zorunda kalmak, İslam ümmetinin ve milletimizin âli menfaatleri için bu duruma tahammül etmek,takdir edilmesi gereken gerçek bir devlet adamı tavrıdır.
Bir zamanlar M.Kemal'in yaptığını, bugün Recep Tayyip Erdoğan yapıyor;ama M.Kemal'e sesini çıkaramayanlar, Erdoğan'a demediğini bırakmıyor.
Şunu da hatırdan çıkarmamak lazım:
"Dünya'da iki katile de (Sisi ve Esed) defalarca "katil" diyebilen ve birini karşısına alabilen tek lider de Recep Tayyip Erdoğan'dır bugün.
Ve
REİS 'in SİSİ ile görüşmesi (belki bir zaman sonra Esed ile görüşmesi) her ikisinin de "katil" olduğu gerçeğini asla değiştirmez.
REİS için de bizim için de...
Cumhurbaşkanı RECEP TAYYİP ERDOĞAN'ın katil SİSİ 'yi uğurlarken onun el sallayarak yaptığı vedasına "Rabia" işareti ile karşılık vermesi, gözü ve kalbi körleşmemiş olanlar için çok geçerli bir ispat olmalı.
Günümüz dünyasında "karakterli olmak, yanlışın karşısında dik durmak, ne pahasına olursa olsun doğrunun yanında olmak" gibi güzel hasletler maalesef ki pek bir işe yaramıyor. İplerini Batı'nın eline tutuşturmuş bölge ülkeleri; senin, yani doğrunun,iyinin,güzelin yanında durmak bir yana, düşmanlarınla askeri, ekonomik, siyasi ortaklıklar kurup seni yalnızlığa itiveriyorlar,bir kenara pusup düşmeni bekliyorlar.
Kemal Tahir, "Kurt Kanunu" isimli romanında Kara Kemal’e bu gerçeği şöyle söyletir:
"Tarihin örneğini yazmadığı kurtlar boğuşmasına girip yenik düştük. Kurtlukta düşeni yemek, kanundur.''
Tüm derdimiz de bu, düşüp kurtlara yem olmamak...
Hocamız gereken cevabı vermiştir gerisi teferruat.
Çok Aklı selim ve objektif olarak konuyu açıklayan yazarımızı tebrik ediyorum.
Ceddine rahmet, kalemine kuvvet, bilgine hürmetle sizi cânu gönülden tebrik ve teşekkür ediyorum üstadım.
Kaleminize kuvvet değerli üstad. Zamanında gelen bilgi ilaç yerine geçiyor.
Allah razı olsun kardeşim
Mısırdan ne fayda gelir ne de dost olur. Taşması Batı'nın elinde ollduktan sonra