Îmân; “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” demektir. Terim olarak iman; Peygamberlerin Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği esasları tasdik etmek ve onlara inanmak diye tanımlanır. Bu inanca sahip bulunan kimseye mü’min, inancının gereğini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de Müslüman denir.
Cenab-ı Hakkın Nisa suresi 136. ayette iman edenlere, “Ey iman edenler… iman ediniz!” şeklinde hitap etmesi üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Rabbimizin bu beyanı; Mü’minleri gerçek/tahkikî imana yöneltmek, taklitten kurtulup gerçek imanı kazandırmak için kendinizi ve inandığınız şeyleri yeniden sorgulayın, doğruluğunu gözden geçirin, imanınız Allah’ın istediği kriterlere uyuyor mu diye irdeleyin, nasıl iman etmeniz gerekiyorsa öyle iman edin mesajı olarak algılanmalıdır.
“Ey iman edenler…iman edin”, İmanınızı bir kere daha kontrol edin. Allah’a inandım diyor, ama O’na itaat etmiyorsanız, Peygamber’e inandım diyor, ama onun yolundan gitmiyorsanız, Kitab’a inandım diyor, ama Kitab’a göre yaşamıyorsanız, gelin imanınızı bir kere daha kontrol edin. Belki tam inanmadınız, inandığınızı sandınız. Zira Allah’a iman, O’na itaati gerektirir. Peygamber’e iman, onu rehber kabul etmeyi gerektirir. Kitab’a iman, Kitab’a göre bir hayat sürdürmeyi gerektirir.
Ruh gücümüz inançlarımızın gücü ve sağlıklılığı ile oluşur. İnançlarımız ne kadar doğru ve sağlıklı ise, manevî gücümüz de o derece yüksek olur. İmanın sıhhati İslami hayatın temelidir. İman samimiyet ister, ciddiyet ister. İmanda ciddiyet kaybolursa kulluğun da kıymeti kalmaz. Bugün Müslümanlar olarak çok ciddi şekilde imanda ciddiyet sınavından geçiyoruz. İmanda ciddiyet kaybolursa kulun başka sınavlara, başka esaretlere mahkumiyeti başlar. Nefse esaret, şeytana kölelik, menfaate yamulma, makama mahkumiyet, rahata düşkünlük gibi sınavlar ve esaretler insanı kuşatır.
Allah hakkındaki bilgi ve inanç doğru ve yerinde olmaz ise, yanlış anlayış ve tasavvurlar insanın inanç dünyasını esir alır. Zira, Yüce Allah'ı doğru tanımak ve O'na gereğince iman etmek, doğru bir din ve hayat tasavvurunun temelini oluşturur. Aksi durumda din algısında, toplumsal ve siyasal işleyişlerde şirk kaçınılmaz hale gelmektedir. Duada ve ibadette Âlemlerin Rabbi'ne yönelmekte insanların Yüce Allah'ı doğru tanımaması şirk tehlikesini gündeme getirmektedir. Tüm bâtıl anlayış ve kültürlerin temelinde Allah hakkındaki yanlış anlayış ve inanışlar yatmaktadır.
Kur’an davetinin ilk muhatapları olan Mekkeliler Allah’a inanıyor ve namaz, kurban, hac gibi ibadetlerle O’nun rızasını kazanmaya çalışıyorlardı. Putlara tazimde bulunup onlara dua etmelerinin temelinde Allah’a yaklaşma ve O’nun rızasını kazanma gayesi yatmaktaydı.
“Dikkat edin; halis (katıksız) olan din yalnızca Allah'ındır. O'ndan başka veliler edinenler (şöyle derler:) Biz, bunlara bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz. Elbette Allah, kendi aralarında hakkında ihtilaf ettikleri şeylerde hüküm verecektir. Gerçekten Allah, yalancı, kafir olan kimseyi hidayete erdirmez.” (Zümer, 39/3)
Evet, insanlığın gerek tarih boyunca, gerekse de günümüzde temel sorunu; inançsızlık değil şirk olmuştur. Kur’an’da Rabbimizin gündeme getirdiği ve tashih etmek için ölçüler bildirdiği konu da yanlış Allah tasavvuru ve bu tasavvurdan kaynaklanan şirk inancıdır. Allah hakkında yanlış anlayış ve inanışlarla insanlar, Yüce Allah’a haşa had bildirmeye, sınır koymaya kalkışmışlardır. Yoktan yaratmış olduğu insana, yeryüzüne ve tüm varlığa ölçü ve sınır koyan, hükmeden ve belirleyen hâkim bir Allah inancı yerine, insanlar tarafından tanımlanan, insanların kendisi için sınır belirlediği, neye karışıp neye karışmayacağını insanların karara bağladığı mahkûm bir Allah inancı oluşmuştur.
Bu yanlışlığın sonucu olarak, Kainatı yaratıp (haşa) köşesine çekilmiş, hayata müdahil olmayan Allah inancı ortaya çıkmıştır. Oysa Rabbimiz, yarattıklarını başıboş bırakmadığını, onları her an gözetlediğini, rızık verdiğine dikkatleri çekmekte, Peygamberler ve Kitaplar göndererek insanlara yol göstermekte ve insanları Hesap Günü dünyada yapıp ettiklerinden hesaba çekeceğini bildirmektedir.
Diğer taraftan, Allah’ı hep affeden, sadece merhamet sahibi olan olarak tanımlayan ancak affı gibi cezalandırmasının da olduğunu, Rahman ve Rahim olduğu gibi Kahhar ve Muntekim (suçluları cezalandıran) da olduğunu Kur'an bize bildirirken imanın bu yönünü görmezden gelen anlayış da doğru Allah inancına uymaz.
İslam ölçü dinidir, gerçek anlamda bir hayat dinidir. İman esaslarının her biri beraberinde bazı sorumluluklar getirmektedir. İman son adım değil, ahlaki duruş ve ibadet getirecek güçlü ilk adımdır. İman etmenin gereği onun şartlarına uymaktan geçmektedir
Her şeyin kafamıza göre şekillendirildiği, işimize gelenlerin işimize geldiği şekilde kabullenildiği, düşünce ve davranışlarımızın doğruluğunu tetkik etmek yerine, mutlu edip etmediğinin ölçü alındığı, Hayatımızın dini emirlere ve değerlere göre değil de âdet, menfaat ve rahat üçgeninde oluşan bir îmânî ve insânî buhran sürecini yaşıyoruz. “Sen haklısın Musa! Ama karnımızı Firavun doyuruyor” denilen çağdayız...
Peygamber efendimiz buyuruyor; “Âhir zamanda gelecek ümmetimin en büyük derdi, imanı korumak ve kurtarmak. En büyük felaketi ise imanı kaybetmek”, ve “dünya menfaati karşılığı dinlerinden vaz geçmek olacaktır.”
Benim iki cihan içre muradım ol Hüdâ'dandır, Ümidim ruz-i mahşerde Muhammed Mustafadandır. Rabbim cümlemizi cuma günü hürmetine affeyleyip,Efendimizizin sefaat-i uzmâsına nail eyleye, Cumamız mubarek ola. Selâm ve dualarımla..!
Değerli mustafa hocam cumanız mübarek olsun cumanın rahmeti bereketi üzerinize olsun inşallah selamlar
Allah razı olsun hayırlı cumalar abi
AMİN. ALLAH RAZI OLSUN. CÜMLEMİZİN CUMASI MÜBAREK OLUR İNŞALLAH.
ALLAH RAZI OLSUN HAYIRLI CUMALAR HOCAM
Allâh cc razı olsun değerli hocam mübarek cuma günümüzün hayır feyz ve bereketi cümlemizin üzerine olsun. Amiiin.
Kaleminize kuvvet Allah'a emanet. Hayırlı cumalar.
Allah razı olsun hocam. Cumanın feyzi bereketi hayrı rahmeti mağfireti üzerinize olsun.
Kalbiniz diliniz ve ameliniz Her daim şükür üzere olsun Cumanın rahmeti bereketi üzerimize olsun Hayırlı cumalar dilerim
Yakınlık ne zamanla ne de mekanla sınırlıdır. Eller Allah'a açıldığında akla ilk gelen sevilenlerdir.Aklımda yüreğimde ve Duamdasınız. Cumanız mübarek olsun Hayırlı, Sağlıklı, Huzurlu ve bol Bereketli günleriniz olsun inşallah Allah'a emanet olun
Hayırlı cumalar hocam Kalemınıze ve yüreğinize sağlık çok anlamlımbır yazı olmuş Allah razı olun sizde ıslam dınımız hayatımızın ılk basındadır îman etmek ınsanoglunun kısılıgı durusu herseyıyle kurallarına uyarak göstermek ıle olur aslında hepımız ımtıhan dünyasındayız Insallah farkına varanlardan olabılırız
Eyvallah Mustafa Hocam, Allah Razı olsun inşallah. Cumamız bizlere ve İslam alemine hayırlar getirsin inşallah
Hocam Hyrl sabahlar bereketli cumalar olsun Teşekkür ederim
Yoktan yaratmış olduğu insana, yeryüzüne ve tüm varlığa ölçü ve sınır koyan, hükmeden ve belirleyen hâkim bir Allah inancı yerine, insanlar tarafından tanımlanan, insanların kendisi için sınır belirlediği, neye karışıp neye karışmayacağını insanların karara bağladığı mahkûm bir Allah inancı oluşmuştur.
İmanın sıhhati İslami hayatın temelidir. İman samimiyet ister, ciddiyet ister. İmanda ciddiyet kaybolursa kulluğun da kıymeti kalmaz. Bugün Müslümanlar olarak çok ciddi şekilde imanda ciddiyet sınavından geçiyoruz. İmanda ciddiyet kaybolursa kulun başka sınavlara, başka esaretlere mahkumiyeti başlar. Nefse esaret, şeytana kölelik, menfaate yamulma, makama mahkumiyet, rahata düşkünlük gibi sınavlar ve esaretler insanı kuşatır.
İman son adım değil, ahlaki duruş ve ibadet getirecek güçlü ilk adımdır. İman etmenin gereği onun şartlarına uymaktan geçmektedir
Kaleminize sağlık hocam, istifade ediyoruz.