Dünya hayatı ölümü unutturmak üzere dizayn edilmiştir. Bize düşen görev onu hep hatırda tutmaktır. Çünkü ölüme ayarlı hayatlar anlamlıdır. Tüm beklentilerini dünyaya bağlayanlar için ölüm felakettir. Sekülerizm ölümü hayatın dışına itmiş, Modernizm ölümü doğanın korkunç cezası olarak nitelemiştir. Bir insana ölüm gerçeği rahatsızlık veriyorsa, yaşamında ciddi problemler var demektir.
Ölümün üzerindeki esrar perdesi vahyin ışığı ile kaldırılabilir. Ölüm; hasret yurdundan, vuslat yurduna geçiş, Allah'ın çağrısına icabettir. Kefen; son giysi, hayat sahnesinde inen son perdedir.
Ölüm; yeniden dirilmek için toprağa düşmektir. Yaşarken Allah ile beraberliği yakalayanlar için, ruhun ten kafesinden kurtuluşu, Düşlerden, hayallerden, uyuşmuşluktan, uyutulmuşluktan son uyanıştır.
İlahi adaletin tecellisi için ölüm gereklidir. Gündemlerinde ölüm olanların hayatında zulüm olmaz. Günahlar onların yaşamında yer bulamaz. Çünkü ölüm bilinci günahlara karşı önemli bir dezenfektandır. Hırslarımızı yenmek, öfkelerimizi frenlemek, şehvetlerimizi dizginlemek, arzularımızı kontrol etmek için ölümü hatırda tutmak en etkili reçetedir.
Ölüm; dünyanın kasvet ve gafletlerine direnen ruhlar için bir özgürlüktür. Yaşarken ölü, ölü iken yaşayanlar vardır. Yaşarken ölenler, kalbi mühürlenenler ve ruhlarını satanlardır. Ölü iken yaşayanlar ise vahye şahitlik edenler ve şehadet şerbetini içenlerdir. Önemli olan öldükten sonra yaşayabilmektir. Bu da hayırlı ameller ve ölümsüz eserler bırakabilmeye bağlıdır.
Yaşarken ölüm bilincine sahip olanlar, ölümün, gerçek yaşamın ta kendisi olduğunun farkına varırlar. Ölümü ciddiye almayanlar, ölmeden önce sürünürler. Ölümden sürekli kaçarlar fakat kurtulamazlar.
Hayatta başarılı olmanın yollarını, Mutlu olmanın tekniklerini, Kazanmanın yöntemlerini, Kişisel gelişim derslerini öğrenmek için çok zaman harcadık. Biraz da; mutlu, başarılı, temiz, onurlu, huzurlu ve güzel bir ölümün nasıl gerçekleştiğini öğrenmemiz gerekiyor. Buna çok ihtiyacımız var.
''Ey iman edenler, Allah' tan nasıl korkup sakınmak gerekiyorsa öylece korkun-sakının ve siz ancak Müslüman olmaktan başka (bir kimlik üzerinde) ölmeyin.'' ( Ali İmran-102 )
Nasıl ölmek istediğimize biz karar vereceğiz. Hangi ölümü tercih ettiklerini belirleyenler yaşam tarzlarınıda netleştirmiş olurlar. Ölmeden önce hayat kitabı ile hayat bulanlar, öldüklerinde ebedi hayatın nimetlerine de nail olurlar.
Sürekli ölümle sıcak temas halinde olmamız gerekiyor. Tüm yalınlığı ile seyredip, soğuk duş etkisi yapsa da dokunmamız lazım ölüme. Yoksa bu rehavet ve ataletten başka türlü kurtulamayız. Konfora, lükse, savurganlığa ve savrulmaya karşı kendimizi koruyabileceğimiz en etkili ilaç ölümdür.
Gazetelerdeki ölüm ve taziye ilanlarına çok alıştık, ilgimizi çekmiyor artık. Çünkü reklam ve rekabet dünyasının aboneleriyiz. Ölümü gündemimizden çıkardık. Çok yoğunuz, yorgunuz, ölümle ilgilenmeye vaktimiz yok! Ölenleri gönderdiğimiz gibi, ölümü de hayatımızdan gönderdik. Dostlarımızın dünyaya kapanan gözleri, biz yaşayanların gözlerini açmıyor.
Ölüm günlerini hayatımızdan silmek istercesine doğum günlerini kutluyoruz. Ağaran saçımız, kırışan alnımız, yükselen koleströlümüz, hipertansiyonumuz, azan romatizmamız, tıkanan damarlarımız sürekli ölüm sinyalleri gönderiyor bize ama duymuyor, görmüyor, ilgilenmiyoruz.
Ölüm meleğinin randevusuz geleceğini, heran bir sürpriz yapabileceğini unutuyoruz. Kimse kendisine kefeni yakıştırmıyor. Yaşlısı da genci de herkes daha erken diyor. Vasiyetin sünnet olduğunu hatIrlamaz olduk.
Ölümü dışarıda tuttukça savruluyoruz. Gözümüz dünyadan başka bir şey görmez oluyor. Biliyoruz aslında, ölümü hesaba katmayan, ölümü göze almayan onurlu ve özgür bir yaşama kavuşamaz. Kaliteli ölümler için kaliteli hayatlar lazım. ''Bize nasihat et ey Allah'ın Rasulü'' diyen Hz. Ömer (s.a) e hitaben, Peygamberimiz (s.a.v ): '' Öğüt verici olarak ölüm sana yeter, ey Ömer! '' buyuruyor.
Ölüm eşitliktir. Teneşire ünvansız, ünüformasız yatılır. Ölüm kişiye özeldir, paylaşılmaz. Ölüm sınır, sınıf, yaş tanımaz. Hepimiz her gün ölümün arefesindeyiz, ölümden sonrası bayram mı olacak, hüsran mı olacak bize bağlı, cevabını aramak da bize düşüyor.
Hayatımızda İslamsız geçen günler ölü zamanlardır. Kur'an'sız, zikirsiz evler kabristan hükmündedir. Duyarsız, duasız yürekler haraptır. Allah'ın Kitab'ını ölü kitabı haline getirenler ölülerden farksızdır. Ruhlarını şirk ve zulümle kirletenlerin cesetleri zemzemle yıkansa, Kabe'nin örtüsü ile kefenlense, Hacer'ül-Esved mezar taşları olsa, Kabe'nin eşiğine de gömülseler gidecekleri yer bellidir. Vahiyle dirilmeyenlerin imanla ölmeleri mümkün değildir.
Hep başkalarının ölümünü konuşmaktan kendi ölümümüz ile meşgul olmaya zaman bulamıyoruz. Başkasının cenaze namazını kıldıktan sonra Kendi cenaze namazımızı da gıyabi olarak kılabilisek, musalladaki, mezara konulduktan sonraki halimizi düşünebilsek bazı şeyler farklılaşırdı. Mezar taşlarını okuyup geçerken, kendi mezar taşlarımıza nasıl bir not düşeceğimizi düşünme ihtiyacımız oluşurdu.
Yarın bizi bize soracaklar. Ondan önce yüzleşebilsek tüm yaptıklarımızla. O zaman gönülden tevbe etmekte geç kaldığımızın farkına varabiliriz '' Bu gün benim son günüm '' bilincini kazanabilsek, inanıyorum ki, hayatın kontrolünü elimize alabiliriz. Böylece her gün diri bir kalp, diri bir ruh ve diri bir irade ile sorumluluklarımıza sarılırız. Yaşarken ölümle sözlü olduğumuzu unutmayız. Öyle ise hayata yeni bir format atmanın tam zamanı. Hz. Muhammed ( s.a.v ) in parmak bastığı gerçeğe dönelim artık: '' Akıllı kimse, kendini sorguya çeken ve ölümden sonrası için çalışandır. '' ( Tirmizi )
Haklısın hocam
Teşekkür ederim hocam... Rabbim yüzakıyla huzuruna çıkabilenlerden eylesin... Hayırlı Cumalar... Selamlar
Eyvallah Mustafa Hocam. Amenna ve saddakna. Allah Razı olsun. Cumamız bizlere ve İslam alemine hayırlar getirsin inşallah
Selamünaleyküm değerli hocam muhteşem bir yazı daha kaleme almışsın. hem de benim akrabamın vefatına tevafuk etti. Allah razı olsun
ALLAH RAZI OLSUN HOCAM.HAYIRLI SABAHLAR,HAYIRLI CUMALAR.
Allah razı olsun hocam. Çok güzel, emeğine, yüreğine sağlık.
Kaleminize,yüreğinize sağlık.
Ölümden sonrasını bayrama dönüştürecek bir yaşantı yaşamak dileğiyle Ömrümüz hayırla dolsun.Amiiin
Ölümün saati yok Yanınızdaki kişiye değer verin.Kırmayın onu.Durup durup sevdiğinizi söyleyin,özel hissettirin.En ufak bir şeyde bitti demeyin,ağlatmayın,üzmeyin. Neden mi?Çünkü ölümün saati yok!!! Hayırlı cumalar!!!
Çok anlamlı, çok ibret verici, çok düşündürücü bi yazı Allah razı olsun.
Yarın bizi bize soracaklar. Ondan önce yüzleşebilsek tüm yaptıklarımızla. O zaman gönülden tevbe etmekte geç kaldığımızın farkına varabiliriz '' Bu gün benim son günüm '' bilincini kazanabilsek, inanıyorum ki, hayatın kontrolünü elimize alabiliriz. BİZİM OLMAYAN HAYATLARI YAŞIYORUZ.
Ölüm günlerini hayatımızdan silmek istercesine doğum günlerini kutluyoruz. Ağaran saçımız, kırışan alnımız, yükselen koleströlümüz, hipertansiyonumuz, azan romatizmamız, tıkanan damarlarımız sürekli ölüm sinyalleri gönderiyor bize ama duymuyor, görmüyor, ilgilenmiyoruz. İFADELERİ HEP BİZİ TARİF EDİYOR MAALESEF